SON DAKİKA
SON DEPREMLER
Bülent Korkmaz

Tarihçi- 'Casus' Gertrude Bell'in Objektifinden Malatya- 1909

Tarihçi- 'Casus' Gertrude Bell'in Objektifinden Malatya- 1909
A- A+ PAYLAŞ

Bülent KORKMAZ
korkmazbulent@gmail.com 

Tam adıyla Gertrude Margaret Lowthian Bell (14 Temmuz 1868, Washington Hall, Durham, İngiltere-12 Temmuz 1926, Bağdat, Irak), bilinen adıyla Gertrude Bell, İngiliz kadın, tarihçi, seyyah, yazar…

Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldikten sonra önce evinde özel eğitim alarak yetiştirilmeye başlanan, gelişmiş ülkelerde bile kadınların ilkokulun kapısını zor gördüğü bir tarihte (1887) girdiği Oxford Üniversitesinde tarih okuyan, bölümünü pekiyi dereceyle bitirdikten sonra Tahran’da elçilik yapan dayısının yanına gidip bölgeyle ilk tanışan, memleketine dönüp İngiltere ve Avrupa yüksek sosyetesi ile entelektüellerin müdavimi olduğu salonlarda o balo senin, bu parti benim gezinen Bell’in günümüze kadar uzanan şöhreti 1899’da Arap dünyasına yönelik faaliyetleriyle oluşmaya başlıyor. 

Önce coğrafyayı gezmeye başlıyor. İran’ı zaten görmüştü, Filistin, Suriye, Türkiye, neresi aklınıza gelirse seyahat ediyor.

Arkeolojik alanları ziyaret ediyor, eski eserleri dolaşıyor, antik kentleri görüyor, notlar alıyor, günlükler tutuyor, görüşmeler yapıyor, fotoğraflar çekiyor; gezerken de yaşadığı her şeyi kayıt altına alıyor. 

Bell’in “alan bilgisi” zamanla İngiliz istihbaratının dikkatini çekince “teşkilat” bünyesinde istihdam ediliyor. 1. Cihan Harbinin bitiminde kazananların başını çeken İngiltere’nin Ortadoğu-Mezopotamya siyasetinde sözü geçerli isimlerin arasında. Öyle ki, Bağdat’ta (Irak) Hâşimoğulları veya Hâşimîler Bell’in bastırmasıyla iktidara getiriliyor; 1921 Mayıs’ında Mekke Şerifi ve Hicaz Kralı Hüseyin’in oğlu Faysal’a Irak’ta kral olarak taç giydiriyor. Diğer ülkelerde başka hanedanlar arasındaki çekişmelerde, elbette İngiltere’nin lehine olacak şekilde, müdahil oluyor.

Anlayacağınız, emperyalizm kendi içerisinde her zaman liyakatli elemanlarla çalışıyor, aynı hassasiyeti sömürdüklerine göstermiyor.

Bell, majestelerinin önemli bir elemanı olmaktan öte özelliklere, renkli bir yaşama sahip. Çalışma yaptığı alanlarda kitaplar yazmış. Yazım alanında yaptığı en ilginç işlerden biri, İran’ın efsane şairi Hafız’ın Divan’ını 1897’de İngilizceye çevirmiş olması. Halen bu çevirinin en iyi Hafız çevirilerinden biri olduğu söyleniyor. 

O şiir ki, o türkü ki yazıldığı dile bile çevrilmez! 

Ömrünün son zamanlarını Irak’ta geçiren, Bağdat Eski Eserler Müzesinin kurulmasını sağlayan Bell’in arkeolojik eserlerin korunmasına yönelik ortaya attığı, günümüzde devletlerince titizlikle uygulanan bir fikri var: Ortaya çıkarılan eski eser bulunduğu yerde kalmalı.

Günümüz insanları, ne var bunda, diyebilir ama 20. yüzyılın başlarına kadar bizim de içinde bulunduğumuz coğrafyada bulunan, yağmalanan eserlerin yurt dışına çıkarılması (üstelik hepsi kaçırılarak değil, yasal yollarla götürülen sayısız eser/eserimiz var) sıradan bir “legal” eylemdi.

Ahlaken “kriminal” olsa da! 

Bell’in özel hayatı da dramlarla, trajedilerle dolu. 

Lordun kızı da olsan, sosyetenin bülbülleri etrafında fır dönse de gönül işleri başka elbette. İngiltere’de de “kısmetse olur” diye bir vaka var. Yeri gelmişken belirteyim: Bizdeki “kısmet” sözcüğü 19. yüzyılda İngilizceye, kader anlamıyla, aynen girmiştir; haliyle “kismet” şeklinde sözlüklerde yazılıdır.

Yani Bell’in aşktan yana yüzü hiç gülmedi. İran’da dayısı Frank Lascelles'in yanındayken orta düzey bir diplomat olan Henry Cadogan’a âşık oldu, ailesi oğlanın sosyal statüsünün düşüklüğünü, bir de borç-harç işlerini gerekçe gösterip evliliğe karşı çıkınca, yattı o iş. 

Yıllar sonra da sen kalk git,Gertrude Hanım, evli barklı Binbaşı Charles Doughty-Wylie’ye âşık ol. 

Binbaşıyı 1915’te Gelibolu’da dedemiz gil vurunca sevdasını kalbine gömen Bell, Britannica ansiklopedisinin, duvarı nem insanı gam yıkar sözümüze denk gelen ifadesiyle, “derin yalnızlığın da etkili olduğu sağlık sorunlarının” (facing ill health and profound loneliness) yarattığı kedere yenik düşüp aşırı dozda uyku ilacı alarak, Bağdat’ta yaşamına son verdi.

Bell’in Malatya’yla ne alakası var? 

Çok alakası var! 

*** 

2011’de sosyal medyada Malatya’nın eski fotoğrafları diye bir bölük siyah-beyaz fotoğraf dolaşıyordu. Fotoğrafı çekenin Gertrude Bell olduğu yazılıydı. O güne kadar ne fotoğrafları görmüş ne de çeken kişinin adını duymuştum. Kısa bir Internet gezintisinin ardından karşıma devasa bir “Gertrude Bell Arşivi” çıktı. 

2017’de bu arşiv UNESCO’nun Dünya Belleği Listesine alındı. O derece önemli bir arşiv anlayacağınız. 

Yukarıda kısaca aktarmaya çalıştığım özgeçmişinden anlaşılacağı gibi, arkeoloji, tarih, siyaset alanında araştırmalar, çalışmalar yapan, bol bol seyahat eden Bell, gayet sistematik çalışmış, kayıt tutmuştu. Yazışmaları, günlükleri, mektupları, sıradan denecek yazılı belgeler, not defterleri, ölüm ilanları-yazıları, konferans notları, raporlar, kupürler… 

Bu arşiv vefatından sonra üvey bacısı Leydi Richmond tarafından New Castle Üniversitesinin kütüphanesine bağışlanmış. Onlar da arşivi Internet sitesine yüklemişler. Bu arşive şu linkten erişilebiliyor: 

http://gertrudebell.ncl.ac.uk/

Sitedeki tanıtım yazılarını hızla okuduktan sonra heyecanla Malatya bölümünü buldum. Orada sadece fotoğraflar yoktu ki! Bell, ziyaret ettiği yerlerde günlük tutmuş, ayrıca üvey annesi Florence Bell’e mektuplar yazmıştı. Bell, öz annesi Mary’i çocuk yaşta kaybettiği için Florence’a “anneciğim” diye hitap ediyordu. 

Malatya’ya ilişkin günlükler ile mektupları okuyup Türkçeye çevirdim. 

Nispeten yakın denebilecek tarih de olsa bu tür belgelerin çevirisi tek başına anlam ifade etmez. Yer, kişi adları, yapılar, coğrafya, yer isimleri değişikliğe uğramış olabilir. O dönemin olaylarını, şartlarını bilmek de gerekebilir. Kaleme alacağım yazıyı önce benim anlamam, sonra da sayın halkımıza “mümkün mertebe en anlaşılır haliyle” yeniden çevirmek için araştırma yapmam gerekiyordu. 

Malatya-tarih söz konusu oldu mu ilk başvurulacak kaynağımız Celal (Yalvaç) Ağabey olduğundan ona gittim. “Celal Abi, aha metinler, ellerinden öpüyü” mealinde kağıtları önüne bıraktım. Celal Abiden bir destek isteyecekseniz epey beklemeniz gerekir; bunun hikayesi ayrıdır, bizdedir.

Sanıyorum bir ay kadar gidiş-gelişlerim oldu ki bu Celal Abi uzay-zamanında, görelilik hesabına göre, 15 saniye bile sayılmaz! 

Sağ olsun, kaynaklar bulup getirdi, Bell’in yazılarında geçen isimlere, yerlere dair özel bilgiler verdi; ilaveten yazıda geçen yerleri bilen arkadaşlarım destek sağladı; Ekim ayında yazı sitemizde yayınlandı. Bu yazıyı şu linkten okuyabilirsiniz*.

https://malatyahaber.com/bulent-korkmaz/ingiliz-kadin-seyyah-ve-malatya

Malum yazıda Bell’in çektiği tek kare fotoğrafı kullanmadım. Kaygım sadece, telif sorunu çıkabilir, diye değildi. Emeğe saygılıyım, o fotoğraflar her yerde paylaşılsa da ben kullanmam. Sadece yazının sonunda o fotoğraflara nasıl erişileceğini tarif ettim, isteyen, merak eden girip baksın dedim.

Gel gör ki yazı bu haliyle eksik kalıyordu. 

2018’de Battalgazi Belediyesi arkeoloğu sevgili Cem Kaya kardeşimin yoğun gayretiyle Arslantepe işine “bulaştıktan” sonra, onun vesilesiyle, o dönem İnönü Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı bölümünde görev yapan, şimdi Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesinde öğretim üyesi Doçent Doktor Aysun Tuna ile tanıştım. Aysun Hoca Arslantepe Höyüğü Arkeolojik Park Projesi isimli, beş yıla yayılan, TÜBİTAK destekli bir proje yönetiyordu. 

Çalışkan-üretken bir bilim insanı olan Aysun Hanım, Bell’in Malatya gezisini peyzaj mimarlığı yönünden ele alacak akademik çalışmalar da yürütüyordu. 

HLC eğitimi için gittiği New Castle Üniversitesinin Arkeoloji Bölümü Başkanı Mark Jackson ile konuyu görüşmüştü; Jackson’un gayet yardımsever davrandığını, talep ettiği belgeleri verdiğini anlattı. 

Ben de “acaba” dedim, bu fotoğrafları kullanmamıza izin verirler mi diye kafamda bir şimşek çaktı ama yıllarca bir türlü fırsat bulup harekete geçemedim. 

Birkaç ay önce mevzu tekrar aklıma geldi, önce Aysun Hocayla görüşüp, Mister Jackson’ın iletişim bilgilerini istedim; akabinde sabah 10:15’te yolladığım elektronik istidayla derdimi anlattım, mealen, “begim, bu işi nassı edek şimdi?” diye bağladım. Mark, aynı gün 10:43’te cevap yazdı ama ne cevap! Beni gayet mutlu eden bir cevap!

Gayet samimi bir “shop is yours” idi dediği. Yani, tükan senin… 

Anlayacağınız bu fotoğrafları kullanabilmemiz için izin çıkmıştı. Bildiğim kadarıyla, Malatya’da tarihi mekanlara ait en eski fotoğraf Amerikalı arkeolog John Henry Haynes tarafından çekildi. “Fotoğrafı arkeolojiye sokan adam” diye tanınan Haynes, Bell kadar sistematik çalışma olanağı bulamamış, açıkçası gariban biri. Mutlaka başka fotoğraflar da çekmiştir diye tahmin ediyorum ama bilemem. 

Haynes’dan sonra Malatya’da arkeolojik alanları, Arslantepe buluntularını, camileri, manastır, kilise kalıntılarını fotoğraflayan en eski kişi Bell. Bu yönden bakınca, elbette günlükler ve mektuplar ile birlikte, fotoğraflar Malatya tarihi açısından özel önem taşıyor. 

Bell fotoğraflara açıklama da yazmış. Bu açıklamaların çevirisine gerektiğinde açıklama ekleyerek yayına hazırladım. Fotoğraflar öyle rastgele çekilmiş (ve siteye yüklenmiş) değil. Bell, gezi sırasına göre numaralandırmış. Bu sıraya göre açıklamaları yaptığımdan her fotoğrafın içine, yazıyla aralarında insicam olsun diye, elbette orijinalinde olmayan, numarayı ekledim ki anlaşılabilsin. 

İşte Gertrude Bell’in objektifinden 1909 model Malatya…

9 Haziran 1909 Çarşamba 

 

Bell, Harput üzerinden Malatya’ya geçtiğinde ilk çektiği fotoğraf Kömürhan’ın altındaki boğaz. 
Kömürhan’a giden yol
Kömürhan’a varış
İzollu’dan Fırat’ın görünüşü
Yöre halkının “gemi” de dediği sala atları yükleyen insanlar Fırat’ı geçmeye hazırlanıyor. 
“İzollu gemisi” karşı yakaya geçmek isteyen insanların, hayvanlar ile denklerinin sala yüklenmesini bekliyor. Bell’in günlüğünde yükleme işinin uzaması sebebiyle bir saat kadar gecikme yaşandığı belirtiliyor. 
“İzollu gemisi” karşı yakaya geçmek isteyen insanların, hayvanlar ile denklerinin sala yüklenmesini bekliyor. Bell’in günlüğünde yükleme işinin uzaması sebebiyle bir saat kadar gecikme yaşandığı belirtiliyor. 
“İzollu gemisi” karşı yakaya geçmek isteyen insanların, hayvanlar ile denklerinin sala yüklenmesini bekliyor. Bell’in günlüğünde yükleme işinin uzaması sebebiyle bir saat kadar gecikme yaşandığı belirtiliyor. 
“İzollu gemisi” karşı yakaya geçmek isteyen insanların, hayvanlar ile denklerinin sala yüklenmesini bekliyor. Bell’in günlüğünde yükleme işinin uzaması sebebiyle bir saat kadar gecikme yaşandığı belirtiliyor. 
“İzollu gemisi” karşı yakaya geçmek isteyen insanların, hayvanlar ile denklerinin sala yüklenmesini bekliyor. Bell’in günlüğünde yükleme işinin uzaması sebebiyle bir saat kadar gecikme yaşandığı belirtiliyor. 
“İzollu gemisi” karşı yakaya geçmek isteyen insanların, hayvanlar ile denklerinin sala yüklenmesini bekliyor. Bell’in günlüğünde yükleme işinin uzaması sebebiyle bir saat kadar gecikme yaşandığı belirtiliyor. 
Saldan indikten sonra kamp yaptıkları yerin yakınında bir höyüğün de olduğu adı verilmeyen bir köyün fotoğrafı. 
Fotoğrafta “İzollu salı, kamp Fattuh” yazmış. Fattuh, Bell’e eşlik eden hizmetkarı ancak sal görüntüde yer almıyor.
146 numaralı fotoğrafla birlikte Malatya Arslantepe tarihine ışık tutan bilgiler ortaya çıkıyor. Her şeyden önce o tarihte de (1909) gurur kaynağımız bu tarihi mirasımıza bugünkü isminin, yani Arslantepe, verildiğini görüyoruz. Bell, bu fotoğrafları yıkılan eski belediye binasının yanında yer alıp o da birkaç yıl önce yıkılan Ziraat Bankası (eski Emlak Bankası) binasının olduğu yerdeki hükümet sarayının bahçesinde çekmiş. Arslantepe’den getirilen taş üzerine işlenmiş kabartmalı ortotsat (taşa işlenmiş resim) üzerinde, Malatya Kralı Pugnus-Mili’nin Serri ve Hurri adında kutsal boğaların çektiği “makam aracıyla” gelen Fırtına Tanrısına sunusu ve kurban hediyesi görülüyor. 
Görüntü net olmamakla birlikte aslanı andıran bir ortostat ancak Bell genelgeçer bir ifade olarak “dört ayaklı memeli hayvanı” anlatan “beast” sözcüğünü kullanmış. 
Krallar ve tanrıları resmeden başka bir ortostat. 
Bir geyiğin üzerinde gelen Fırtına Tanrısına Malatya Kralı Pugnus-Mili sıvı bir sunu yaparken bir de kurban getirmiş. 
İki önceki fotoğrafın değişik açıdan çekilmişi ancak arka planda kareye hemşerilerimiz de girmiş. 
Taşa oyulmuş aslan kabartması. Bell, arka planda, ortada Malatyalıların arasında duruyor. 
149 numaralı fotoğrafın başka açıdan çekilmişi. 
Arka ve ön planda sağda tanrılara sunu ve kurban sahnesi yer alırken, soldaki ortostat üzerinde Fırtına Tanrısı ile oğlunun ejderha Illuyanka’yı öldürdüğü meşhur Hitit hikayesi resmedilmiş. Arslantepe’nin Melid Krallığı döneminde yapılmış sarayın duvarlarını süsleyen ortostatlara ait bu bilgileri Bell’in vermesi imkansız çünkü o tarihte akademik dünya bugünkü verilere sahip değil. Dolayısıyla ayrıntılı verileri kaynaklardan ben ekledim. 

10 Haziran 1909 Perşembe 

Bell’in Orduzu’da Parnieh dediği bir yer var ve buranın neresi olduğu tespit edilemedi. Orduzu’da Çınar denilen mevkinin kuzeydoğusundaki bir kilise veya manastır varmış. Bell, buradan bahsediyor olabilir! Manastırın duvarına yerleştirilmiş taş blokta haç ve onu çevreleyen bir çelenk var.
Yine duvara yerleştirilmiş taş blok üzerinde haç ve çelenk motifi yer alıyor.
Manastır kalıntıları ve sütun kaidesi. 
Manastır kalıntıları, sütun kaidesi ve arka planda bir insan.
Manastır kalıntıları içerisinde yer alan nef bölümü, kenger yaprağı motifiyle oyulmuş sütun başlıkları
158 numaralı fotoğraki bilgilerin aynısı. 
Bell, başta Parnieh dediği yere bu kez Pergieh diyor. Manastır kalıntıları – Kilisenin iç bölümünde yer alan kemer kalıntıları ile yeniden kullanılmış oyulmuş mermer levhalar görülüyor.
160 numaralı fotoğraftaki bilginin aynısı veriliyor. Ancak ikinci fotoğrafta görüntü biraz daha sağa kaydırılarak çekilmiş 
Arslantepe höyüğünün uzaktan çekilmiş genel görüntüsü. 
Arslantepe’den civarındaki bahçelere, tarlalara genel bir bakış
Bell, Eskişehir dediği Eski Malatya’ya geçiyor. Sur kalıntılarının içerisinde her yer haşhaş gelincikleriyle kaplı. Yasaklanana kadar Malatya’nın en önemli tarımsal gelirinin haşhaş olduğunu hatırlatalım. 
Eski Malatya, harabe haldeki surlar ve haşhaş 
O yıllarda terke uğramış, az sayıda insanın barındığı Eski Malatya’da harabelerin genel görünümü, haşhaş tarlaları ve Ulu Cami yakınındaki camisi yıkılmış yalnız bir minare.
Kapısındaki süslemelerle Ulu Cami. Hem Eski Malatya’nın terki hem 1893 depremiyle Ulu Caminin yalnızlığa terk edildiğini, şimdiki haline göre tanınmaz halde olduğunu görüyoruz. 2015 yılında Ulu Caminin bitişiğindeki bir okulda (sonradan yıkıldı) öğrencilere Malatya’daki tarihi eserlere ilişkin bir konuşma yaparken, bu fotoğrafı gösterip, burası nereye ait, diye sorduğumda hiçbir öğrenci bilememişti.
Bell, Ulu Caminin iç mimarisi için “mukarnas yapı” ifadesini kullanıyor.

11 Haziran 1909 Cuma

Malatya’dan ayrılıp Arga’ya (Akçadağ) doğru yola koyulan Bell, Çiflikatü Hümayun denilen, Sultansuyu Harasını Elemendik yönünden fotoğrafladığını yazmış. 
Elemendik Suyu
Arga Çiftliği (Çiftlikatü Hümayun’un uzaktan dış görünüşü). Burası için, sadece “çiftlik” sözcüğünü de kullanıyor.
Sütun başlığı ile at başı. Arka planda biri görülüyor. Bell, yeri için Arga demiş ama Sultansuyu Harası içerisinde olmalı.
Akçadağ’da harabe haldeki (yeri halen bilinmeyen) kilisenin kaidesi, parçalanmış etek pervazı. 
Akçadağ, kilise kalıntıları, sütun kaidesi.

12 Haziran 1909 Cumartesi 

Vadinin üst kısmından Levent Çayına bakış. Bugünkü Levent Vadisi Seyir Terasının bulunduğu yöre.
Vadinin üst kısmından Levent Çayına bakış. Bugünkü Levent Vadisi Seyir Terasının bulunduğu yöre.
Çatak köyünden dağların görünümü. 
Kala Dağının etekleri, ileride Tohma Suyu görülüyor. Bell’i koruyan zaptiye atının sırtında görülüyor.
Levent’te kurulan Bell’in kampı, önde atlar görülüyor.
Levent’teki köy evlerinin damı üzerinden ilerideki dağlara bakış.
Levent’te dağlara doğru genel görünüm.
Bell, Ozan’dan bazen bugün kullandığımız gibi Ozan bazen Hazan diye bahsetmiş. Yerel kıyafetiyle Hazanlı bir kadın görülüyor.
Tohma Suyu sel yatağı. Önde bir adam yürüyor.
Ozan mezar anıtı. İyonik gömme sütünları ve oyma çelenklerle süslenmiş kemerli nişiyle mezar anıtının dıştan görünüşü.
Tohma Suyu, üzerinde bir köprü, önde bir adam.
Tohma Suyu, üzerinde bir köprü, önde bir adam.
Ozan köyünün aşağı tarafı. Tohma Suyu, Ozan’ın altındaki sel yatağı, önde bir adam görülüyor.
Hazan mezar anıtının genel görüntüsü. Bilgi 184 numaralı fotoğrafla aynı.
Hazan mezar anıtının detay görüntüsü. Bilgi 184 numaralı fotoğrafla aynı.
Hazan anıtından detay, gömme sütun kaidesi.
Hazan genel görüntü, bilgi 184 numaralı fotoğrafta verilenin aynısı.
Hazan genel görüntü, bilgi 184 numaralı fotoğrafta verilenin aynısı.
Suyun karşısında sarp kayalıklarıyla Kötü Kale.
Kötü Kalenin yukarısından ova ve köyün üzerindeki dağlar
Kötü Kalesinde Bell’in kamp yerini alacak şekilde genel görüntü.

13 Haziran 1909 Pazar

Darende’nin yukarıdan görüntüsü.
Darende’nin yukarıdan görüntüsü.
Darende Tohma Kanyonu.
Bell’in suyun yanındaki çadırı, ayakta duran Fattuh.
Darende Yazıköy’deki mezar anıtı. Bell, buna 1. mezar demiş. Yarı gömülü, işlenmiş taşla yapılmış, yanda kapısı var ve daha önce taş kemerli imiş.
3. Mezar. Yarı gömülü, işlenmiş taşla yapılmış, yanda kapısı var ve daha önce taş kemerli imiş.
Yazıköy su kenarı, köprü üzerinde duran bir adam.
1. mezar dediği mezar anıtı. 200 numaralı fotoğraftaki bilginin aynısı burada da var.
2. numaralı mezar. Bu anıtın bilgisi de 1 numaralı ile aynı. Bu fotoğrafta iki kişi görülüyor. Kim olduğu yazılmamakla birlikte bir tanesi Bell’i koruyan zaptiyeye benziyor. 
2. numaralı mezar. 204 numaralı fotoğrafla aynı bilgiyi içeriyor.

* 2011’deki Gertrude Bell yazım Malatyahaber.com’da teknik bir sorundan dolayı 2016’da basılmış gibi duruyor. Doğrusu 2011. Ayrıca bu yazıda bir sözcüğü yanlış yorumladığım için sonradan düzeltme yaptım. 

Not: O yazı ile bu yazının giriş bölümünde benzer metinlere rastlayabilirsiniz. Bu yazıda kaleme alınan bu metinlerin oradaki bilgiyle birleşmemesi halinde anlaşılamama durumu olacağından tekrarlamak zorunda kaldım. 

Teşekkür: Bu çalışmanın ortaya çıkmasına vesile olan Doç. Dr. Aysun Tuna’ya ve fotoğrafların kullanımı için izin verilmesini sağlayan New Castle Üniversitesi Arkeoliji Bölümü Başkanı Mark Jackson’a teşekkür ediyorum. 

Credit: The Gertrude Bell Archive, Newcastle University

http://gertrudebell.ncl.ac.uk/

Acknowledgement: I’d like to extend my thanks to Dr. Mark Jackson, Head of Archaeology Department, Newcastle University, who generously supported me to write this article, and Dr. Aysun Tuna, Bolu Abant İzzel Baysal University who guided me to get the required permissions to use the Bell Archive. I would, could or might have not written this article without their generous and gracious assistance.

Son Not: Gertrude Bell’in Harput (Elazığ) günlükleri, mektupları ve fotoğraf altı yazılarının da çevirisini yaptım. Haliyle Elaziz’i Malatya kadar bilmiyorum. Canımın orcik çektiği bir zamanda oraya gidip gerekli araştırmaları yaparak makaleye dönüştürme temennisiyle esen kalın. 

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

35 yorum yapılmış

  • Ertaç Önal (1 yıl önce)
    Sevgili Korkmaz, Bell belgeselini kaleme almak için gösterdiğin azim ve çaba kadar, Celal Yalvaç ağabeyimizden döküman alabilmek için sahip olduğun azim ve sabır da takdire şayandır. Tek kelimeyle tebrikler.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • kara (1 yıl önce)
    Gertrude Bell, Osmanlının parçalanasına ve yıkmasından bir numaralı rol oynamıştır ırak Suriye İran sınırlarımız çizen İngiliz kadın ajanıdır, Arap Lawrence olarak bilinen (Thomas Edward Lawrence) bu kadının öğrencisidir, harika resimler çekmiş diye yorumda bulunlar şaşırıyorum düşmanlarız bile bilmiyoruz
    %47
    %53
    Yanıtla
  • malatyalı (1 yıl önce)
    günümüzde bile kendi resmi dışında ,ilginç bulup resim çeken insan az sayıda.bir esere taş ,kaya, odun misali bakan ,bir anlam çıkaramayan insanlar var.
    %75
    %25
    Yanıtla
  • ali (1 yıl önce)
    Harika bir haber, geçmişimize ışık tutan bu eşsiz fotoğraflar ve bilgileri için başta fotoğrafların sahibi Gertrude Bell'e sonra da sizlere sonsuz teşekkürler; ayrıca burada Akçadağ ile ilgili olan fotoğrafları Akçadağ Belediyesi veya Akçadağ Kaymakamlığına ulaştırmanız temennisi ile...
    %75
    %25
    Yanıtla
  • Sahir Abacı (1 yıl önce)
    Bülent, yine harika bir konu ve araştırma, usta işi bir yazı. Fikrine, emeğine, eline sağlık...
    %80
    %20
    Yanıtla
  • Enver (1 yıl önce)
    Merhaba, emekleriniz için teşekkür az kalır. Sayenizde Malatya tarihinde görsel bir yolculuk yapmış olduk.Sağ olun, var olun.
    %80
    %20
    Yanıtla
  • Hüseyin YAPAR (1 yıl önce)
    Ben bu şehrin öz evladıyım diyenleri bile haberi olmadığı bu görselleri araştırarak bizleri aydınlattığınız için teşekkür ederim. Malatya Haber'den ricam yazının uzun süre gündemde kalmasıdır.
    %91
    %9
    Yanıtla
  • Ahmet gelegen (1 yıl önce)
    Çok değerli bir yazı, harika çalışma, emeğinize sağlık
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Orhan Apaydın (1 yıl önce)
    Muhteşem bir çalışma. Emeğine kalemine sağlık.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Osman (1 yıl önce)
    Görüntüler harika. Bu kabartmaların izi sürülüp Malatya'ya getirilmelidir. Bu yazıyı okuyunca Orduzu Aslantepe'den Ankara'daki Anadolu Medeniyetleri Müzesine götürülen Aslan Heykeli'nin Aslantepe Hüyüğünde teşhir edilmek üzere iade edilmesi zamanının geldiği aklıma geldi. Öyle ya: " Ortaya çıkarılan eski eser bulunduğu yerde kalmalı". Bu konuda sanırım BM UNESCO'nun bir kararı da var ve o karara dayanarak Kültür Bakanlığımız her sene binlerce Anadolu'dan çalınan tarihi eserleri ülkemize getirirler. Siyasilerden söz almama rağmen Aslan Heykelini Malatyaya iade ettiremedik. Kültür Bakanlığının bürokratları sanki Malatya layık değilmiş gibi heykelin alındığı topraklara iade edilmesine izin verdirtmediler. Yerine çimentodan taklidini kondurmuşlar. Malatya tarihi eser bakımından Adıyaman Nemrut Dağından geri kalmaz tarihi hazinelere sahiptir. O heykel Aslantepe'de olsa daha çok anlamlı olurdu. Neyse elbet bir gün Malatyalılar kendi kültürel varlıklarına sahip çıkarlar. Nasıl olsa Gertrude Bel bu meşaleyi bir asır önce yakmış.
    %72
    %28
    Yanıtla
  • Alkım Doğan (1 yıl önce)
    Bülent Bey sonunda okudum yazınızı :) Merak ve keyifle okudum baştan sona. Ellerinize sağlık. Böyle yazılar ne kıymetli, ne büyük katkı. 1900'lerin başındaki Malatya karelerini görmek ayrıca güzeldi. Sevgiler...
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Bülent Korkmaz (1 yıl önce)Alkım Doğan isimli kullanıcı yorumuna
    Alkım Hanım, teşekkürler. Okuyucularımız bilmeyebilir, hatırlatmış olayım bilenlere de. Siz 2021 Haziran ayında Atlas Dergisinde Malatya'yı yazdınız. Bana göre, alanında, bugüne kadar "dışarıdan" yazılmış en güzel Malatya yazısı idi. Elinize sağlık. Umarız başka bir proje vesilesiyle tekrar Malatya'ya gelir, bir yazı daha yazarsınız.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Mehmet (1 yıl önce)
    Elinize sağlık. Araştırmacı böyle olmalı. Teşekkürler.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Bekir Sözen (1 yıl önce)
    Müthiş yazı ve paylaşım.Eline , emeğine sağlık Bülent kardeşim.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • lord (1 yıl önce)
    bu kadın osmanlının arap yarımadasından atılmasını sağlayan lawrencenin ortagı olan ingilterenin yetiştirdiği en iyi casusuydu anlamanız için 2015 de çekilmiş çöl kraliçesi filmi vardır bu kadını anlatmaktadır Çektiği resimleride manzara resmi olsun diyede çekmemiştir.
    %85
    %15
    Yanıtla
  • ELİF TATLI (1 yıl önce)
    Harika bir yazıyla biz okuyucularını gene mest ettin, kıymetli Bülent Korkmaz. Akademik birçok çalışmada birçok bilim insanının başvurduğu Getrude Bell'i senin kaleminden okumak kıymetliydi. Günlüklere aşinayız işimiz gereği ihtiyaç duyup okuyoruz lakin benim yazınızda ilgimi çeken aynı zamanda Aysun hocamızın bu çalışması oldu. "Çalışkan-üretken bir bilim insanı olan Aysun Hanım, Bell’in Malatya gezisini peyzaj mimarlığı yönünden ele alacak akademik çalışmalar da yürütüyordu. HLC eğitimi için gittiği New Castle Üniversitesinin Arkeoloji Bölümü Başkanı Mark Jackson ile konuyu görüşmüştü; Jackson’un gayet yardımsever davrandığını, talep ettiği belgeleri verdiğini anlattı". Aysun hocanın günlüklerle bağlantılı peyzaj konulu çalışmasını merak ettim. İzin alarak fotoğrafları yayımlamanız artı, kıymetli bilim insanın Jackson beyin maile hızlı dönüşü ve Celal Hocamızın kıymetli arşivi gibi detaylarda eminim benim gibi birçok okurun gözünden kaçmamıştır. Keyifle okudum sağolun.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Murat Bilmez (1 yıl önce)
    Gerçekten güzel bir haber. Çok teşekkürler. Bu fotoğrafları arşivime kaydedeceğim. Elinize,emeğinize sağlık.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Mertens (1 yıl önce)
    Mukemmel bilgiler ve fotoğraflarda emeği geçenlere teşekkür ederiz...böyle araştırmalar gerçekten değer ustü değerdir...Malatya ya bu açıdan bakmak ufkumuzu gelsitirir...artık kavga ve yaralama haberleri çıkmasın bu sitede
    %100
    %0
    Yanıtla
  • MMelih (1 yıl önce)
    Çok güzel araştırma bilgiler ve resimler. emeği geçen herkesin ellerine yüreğine sağlık... Okurken keyif aldığım bir yazı özellikle Mister Jackson ile yazışması : "begim, bu işi nassı edek şimdi?” diye bağladım. Mark, aynı gün 10:43’te cevap yazdı ama ne cevap! Beni gayet mutlu eden bir cevap! Gayet samimi bir “shop is yours” idi dediği. Yani, tükan senin… " tekrar teşekkürler...
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Mustafa Kadıoğlu (1 yıl önce)
    Bülent hocam elinize yüreğinize sağlık olağanüstü bir emek, olağanüstü bir çaba ve olağanüstü bir tarih ve kültür hazinesi ortaya koymuşsunuz Allah razı olsun sizden. Şimdi size daha büyük ve önemli bir görev düşüyor bu hazineyi kitaba dönüştürmek bu artık gelecek nesillere ve Malatyalılara sizin borcunuz. Ellerinize sağlık iyi ki varsınız selam ve saygılarımla
    %100
    %0
    Yanıtla
  • ranmazan yalçın (1 yıl önce)
    175 nolu fotoğraf büyük ihtimalle koyunuşağına giden yer eski adıyla temte köyüne giden yol karakeçili aşiretinin yaşadığı yer oğuzların bozok kolunun kıyı boyuna mensup.günümüzdeki türkiye topraklarına yerleşen aşiret malazgirt meydan muharebesinden sonra bölgelere dağılmış büyük bir aşirettir.osmanlı devletinin kurucusu olan osman bey veertuğrul bey,de kıyıboyuna bağlı karakeçili aşiretine mensuptur.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Battal (1 yıl önce)
    Çok iyi bir araştırma ve yazı olmuş..
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Faruk (1 yıl önce)
    Elinize, emeğinize sağlık Bülent bey, Malatya tarihi ve kültürüne ayna tutması adına, çok kıymetli bir çalışma olmuş.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Alp (1 yıl önce)
    Sayın Bülent Korkmaz'ı bu yazısı için gönülden tebrik ediyorum. Malatya kent kültür ve tarihi için malatyahaber.com kalitesine yakışır muazzam çalışmalar sunuyor okuyucularina. Kıymetini bilene... malatyahaber.com farkı bu işte.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • M.Bahadır ALTAŞ (1 yıl önce)
    Sevgili Bülent Korkmaz resimler Malatya hafızası için çok kıymetli. Bu çalışma için emeklerine sağlık
    %93
    %7
    Yanıtla
  • Yunus Colakoglu5 (1 yıl önce)
    Hazin olan bu ajana zaptiye nezaretinde tüm mezopotamya bolgesini gezip fotograflamasi icin izin ve yardım etmiş olmamız. Bell Çöl şeytanı lawrance' nin hocasıdır.Lawransi istihbarat teşkilatına öneren G. Bell dir.Irak , Suriye, Urdun sınırlarını Bell cetvelle çızmistir.Osmanlınin son doneminde dısardan gelen arkeologların hemen tümü batılı istihbarat örgütü elemani idi.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Nihat Toramanoğlu (1 yıl önce)
    Nedendir bilinmez 2 isim; Thomas Edward Lawrence ve hocası Gertrude Bell tarihimizdeki yeri anlatılmaz ve bizim toplumumuzda bilinmesi istenmez. Bir dönem yassaklı olan "Arabistanlı Lawrence ve Çölün kraliçesi " filmleri batılı gözüyle sansürlenerek çevrilmiş ve sinemaya aktarılmıştır. İbretle izlenmesi ders çıkarılması gereken filmlerdir. Düşmanımız olsa dahi onlardaki bu azmi takdir etmeliyiz. Neden bizler şu zamana dek lawrence ler veya getrude bell ler yetiştiremedik veya yetişmeye meyilli olanların kıymetini bilemedik? Aslında bu soru var olmakla sömürülerek yok olmanın cevabını saklamaktadır. Batıda yığınla yüksek kalitede oryantalist ( Batılı doğu ve islam araştırmacısı ) yetişirken bizdeki potansiyel durumun vehameti ortadadır. İngiliz İstihbaratının kıymet verdiği bu iki ajan tarihin akışını değiştirerek ülkelerine muhteşem bir zaferin altyapısını sunmuştur. Anlamak ve ders almak dileklerimle...
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Nedim (1 yıl önce)
    Teşekkürler Bülent bey, kıymetli bir çalışma olmuş elinize emeğinize sağlık.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Altun (1 yıl önce)
    144 nolu foto muhtemelen baskil- kadıköy civarından çekilmiş. Fırat'ın karşı yakası ise Kıyıcak köyünün eski yerleşim yeri ve görseldeki tepecikte köye adını veren Pirot höyük görülmekte.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Bülent Korkmaz (1 yıl önce)Altun isimli kullanıcı yorumuna
    Sayın Altun, verdiğiniz bilgi için teşekkür ederiz.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Pirot höyük değil, Cafer höyük diye bilinir.
    %0
    %100
    Yanıtla
  • Altun isimli kullanıcı haklı.Salın bulunduğu kıyı Baskil Kadıköy.Karşı köy Pirot köyü ve Pirot höyük.137 nolu fotoğraftan 145 nolu fotoğrafa kadar olan görüntüler Aynı yerde ve zaman diliminde çekilmiş.Resimdeki salda 1980 li yıllara kadar hizmet verdi.Bir dönem rahmetli babam da çalıştırdı.Ben Pirotluyum.Altun da muhtemelen halamın oğlu.Selamar
    0
    0
    Yanıtla
  • ckrcn (1 yıl önce)
    Teşekkürler , çok güzel yazı olmuş.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Bayram Murat Asma (1 yıl önce)
    Tek kelimeyle Muhteşem. Ellerine sağlık Bülent bey kardeşim. Harika bir araştırma-inceleme yazısı olmuş..
    %100
    %0
    Yanıtla
  • ali can (1 yıl önce)
    Çok Güzel Bir Araştırma Yazısı Bülent Korkmaz, Sayenizde 1909 Malatya'sını Gördüm Teşekkürler.
    %100
    %0
    Yanıtla

Bülent Korkmaz yazıları