Şampiyonluk ve Sonrası
Takım şampiyon olmuş mudur? Olmuştur. Maksat hasıl olmuştur. O kadar!...
Bülent KORKMAZ
14 Mayıs 2017 Anneler Günü…
Canıyla, kanıyla, nefesiyle, emeğiyle bizleri var eden analarımızın Anneler Günü kutlu olsun.
14 Mayıs 2017 Malatya’nın bayram günü de…
Bir 14 Mayıs (2006) günü Süper Ligden düşen kadim Malatyaspor’umuzun devamı konumundaki Evkur Yeni Malatyaspor’umuzun şampiyonluğu tüm Malatyalılara, tüm Malatyasporlulara kutlu olsun.
Asın bayrakları! Eğlenin, sevinin. Gülün, oynayın; şarkılarla, türkülerle, halaylarla futbol takımımızın bize yaşattığı sevincin tadını çıkarın.
***
Evkur YMS tamamen dolu tribünler önünde, hepimizin anılarında yeri olan emektar İnönü Stadına veda maçında, Süper Lige “merhaba” demek için sahaya çıktı. Futbol oynamaya müsait bir hava ve zeminde, sarı-kırmızılı formasıyla sahaya çıkan YMS’nin, “bu maçı bir şekilde kazanacağı” beklentisi ve rahat bir galibiyet elde edeceği iyimserliği güne hakimdi.
Ama oyunun adı futboldu; evdeki hesabın çarşıyı tutmaması doğasında vardı.
Açıkçası maç öncesi beni YMS forvetlerinin son haftalardaki suskunluğu endişelendiriyordu. Zira Demirspor maçındaki penaltı golünü saymazsak, ileri uç haftalardır gol atamamıştı. Gol atmak bir yana doğru dürüst pozisyon bile bulamıyorlar, buldukları tek-tük pozisyonu da gole dönüştüremiyorlardı. Boluspor maçında ileri ucun gol kısırlığı devam etmekle kalmadı; bu defasında doğru dürüst pozisyon bile bulamadılar. Orta alan ve gerideki oyuncular da rakip savunma ve kaleciyi test edecek atakları geliştiremeyince gol bulmak Bolu oyuncularının yapacağı bireysel hatalara ve şansa kaldı.
Böyle bir maçta YMS’den rakibe baskı kurmasını, sağlı-sollu ataklarla rakip kaleye inmesini, kaleyi karşıdan gören pozisyonlarda şut atarak gol aramasını vesaire bekleyebilirsiniz. Ancak YMS’nin böyle bir oyun anlayışı yok; bilemiyorum belki bunu gerçekleştirebilecek kapasitesi de yok. Teknik Patron İrfan Buz’un takıma benimsettiği bir oyun anlayışı var: YMS oyuncuları topun kontrolünü ele geçirdiklerinde, bilhassa ayağa isabetli pas yapıp atağa geçmeye çalışıyorlar. Bu paslar çoğunlukla yana, nadiren dikine, yapılıyor. Yana paslar dikine paslar kadar hızlı olmadığından rakibin blokları hızlı savunmaya geçince pozisyon üretmek güçleşiyor. Bu oyun disiplini takımın ruhuna öyle yerleşmiş ki bazen futbolda çok şeye gebe olan “dış şartlar” dahi YMS üzerinde etkili olmuyor.
Düşünün, Boluspor maçını kazansanız her şey bitecek, stada binlerce seyirci gelmiş, maç başlamadan desteğini hissettirmiş ama YMS yine de “gaza gelmiyor”, rakibinin üzerine saldırmıyor, saldıramıyor. En azından maçın son dakikalarına kadar tablo böyleydi. YMS deplasmanda da bu oyun anlayışında ısrarlı; rakip seyircinin baskısından etkilenmiyor; belli bir disiplin içerisinde bu anlayışı uygulamaya ve dayatmaya çalışıyor.
Günümüz futbolu, konumunuz, gücünüz ve taraftar desteğiniz sebebiyle rakibin sizden korkarak geriye yaslanacağı, kendi oyununu sahaya yansıtma aczine düşeceği bir oyun değildir. Bilhassa aynı kategoride mücadele eden takımlar arasında… Boluspor bunu bize bir kez daha hatırlattı. Maçın önemli bir bölümünde evinde oynarcasına rahat ve güvenliydi.
Maçın ilk dakikalarında takımlar bir diğerini tartarken Boluspor geriye çekilmeyeceğinin, katı defans yapmayacağının, gol arayacağının sinyallerini verdi. Önce YMS’ye kurduğu baskıyla klasik oyununu oynatmadı, yani ev sahibinin geriden başlayan pas trafiğine izin vermedi, savunmasını mümkün mertebe ileride kurdu. Ek olarak savunmadan çıkışları her zaman tehlike içerebilen Caner Arıcı’nın sağ kanadı kullanıp etkili ortalar yapmasına pek izin vermedi.
Nitekim 5. dakikada Andres Santos çaprazdan gol için ilk denemeyi yaptı. 16. dakikada YMS atağa çıkmaya çalışırken kapılan bir topla kazanılan pozisyonu harcayan bu Santos, 28. dakikada bu kez golü atacak isim olacaktı. YMS 8. dakikada yan topta Dialiba ile tehlike değil de “tehlike adayı” denebilecek gol girişiminde bulundu. 27. dakikada, yani konuk takımın attığı golden hemen önce, savunmanın sektirdiği bir topta Eren Tozlu’nun şutuyla ilk yarıdaki ilk ve tek tehlikeli fırsatını yakalayabildi. Topun auta gittiği bu atak golle sonuçlansa YMS adına daha olumlu bir maç izleyebilirdik.
İkinci yarıya iyi başlayan yine Boluspor oldu. Santos’un bir topu direkten dönmese, ardından –galiba yine aynı oyuncuydu- altı pas ağzında yakaladığı fırsatı gole çevirse maç kopabilirdi.
Evkur YMS, beraberlik golüne geç denecek bir dakikada (86) suskun golcüsü Dialiba ile bir korner topu sonrası ulaştı. Haftalardır kullandığı çok sayıda korner atışında, bir-iki pozisyon hariç, tehlike bile yaratamayan YMS’nin Caner’in köşe vuruşu sonrası bulduğu gol, İnönü Stadının son golü olarak tarihe geçti. Golden 1-2 dakika sonra Pereira’nın ceza alanına girmeden attığı güzel şutu da gol olabilir; Malatya, Eskişehir’de uzayan son 6 dakikanın stresini yaşamayabilirdi.
YMS bu maçta iyi bir futbol ortaya koyamadı, çok zorlandı; az kalsın, yüzüp yüzüp kuyruğuna getirdiği, Süper Lig zaferini rakiplerine ikram etme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktı.
Bereket Eskişehir’de her takımın başına gelebilecek bir futbol dramı yaşandı. Kümede kalmak için çırpınan Gaziantep BŞB, Eskişehirspor’dan değerli bir puan alarak umudunu son haftaya taşırken Malatyalı futbolseverler eden kutlamalara başlayacaktı.
***
Bolu maçında sergilenen oyun ne olursa olsun bu maça ligin bütünündeki bir parça olarak bakılmalıdır. Bu takım şampiyon olmuş mudur? Olmuştur. O kadar!
Başta YMS’nin sessizlik ve mütevazılığın zirvesinde gezinen başkanı Sayın Adil Gevrek olmak üzere, başarıda emeği geçen, bu mutluluğu Malatya’ya yaşatan herkesi kutluyoruz.
Şahsen Adil Bey’i sadece bir defa bir otel lobisinde görüp selamlaşmışlığım var. Çoğunuz benim kadar şanslı değilsinizdir, başkanı görmemişsinizdir çünkü kendisi ortada gözükmeyi, ekranlarda, sayfalarda boy göstermeyi pek sevmiyor. Sessiz, sakin, kendi halinde bir insan görüntüsü çiziyor. Herkesin on beş dakikalığına ünlü olma hayali kurduğu bir gezegende onun tercihi ortalarda gözükmemek.
Şaka bir yana Adil Başkan’ın Yeni Malatyaspor’u İrfan Buz yönetimindeki kadroyla büyük bir iş başardı. Hepimiz biliyoruz ki sezon başlarken bu takım şampiyonluk adayları arasında gösterilmiyordu. Bütçesi kısıtlıydı. Daha çok Eskişehirspor, Sivasspor, Göztepe üzerinde duruluyordu. Bir ara Boluspor da zirveyi zorlar oldu. Malatyaspor cephesinden yetkili kimse de ortaya çıkıp, şampiyon olacağız, demedi. Kamuoyu da beklemiyordu ama gönülde yatan aslan şampiyonluktu.
Play-off uygulaması nedeniyle 4 takımın daha Süper Lige yükselme şansının bulunması, dolayısıyla arkadan gelenlerin mücadeleyi elden bırakmaması (örneği bugünkü Boluspor), küme düşme hattında yaşanan can pazarı ve TFF 1. Lig takımları arasında aşırı kalite farkı olmaması sebebiyle her takımın diğerini yenebilecek potansiyele sahip olması, YMS’nin elde ettiği başarıyı daha da anlamlandırıyor.
“Küçük” bir ayrıntıyı unuttuk. Saha zemin sorunu nedeniyle İstanbul’da oynanan “iç saha” maçları.
Bu kadar büyük bir stres altında başarıyı yakalamak için sürekli mücadele etmek, ligi en iyi noktada/şampiyon olarak bitirmek her babayiğidin harcı değildir. Kazanılan başarı anlamlıdır, önemlidir.
Bu arada durmadan “şampiyon” sözcüğünü kullanıyorum. Sezon sonunda ha birinci ha ikinci sırayı alsınlar; benim gözümde Malatya da Sivas da şampiyondur çünkü maksat hâsıl olmuştur.
***
Şampiyonluğa sevinirken, aslında hepimizin bildiği, başka bir noktaya değinmekte yarar var.
Çok arzulamama karşın herhangi bir takımda futbol oynamışlığım yok ama aklım yettiğinden beri ve yakın tarihe kadar değişik pozisyonlarda profesyonel futbolun içerisinde oldum; güzel bulduğum oyunu takip etmeye çalıştım. Bugün oynanan maç sonrası sökülen kalelere file takmakla (sene 1982) başlayan “futbol kariyerim” süresince gözlediğim bir husus var.
Biz Malatyalılar haklı olarak büyük devlet adamları, ülkeyi yöneten insanları bağrımızdan çıkarmakla övünüyoruz ama futbolu yönetmeyi başaramıyoruz. Daha doğrusu “sürdürülebilir” ve “istikrarlı” başarıyı getirecek ve bilhassa mali sorunların üstesinden gelecek bir organizasyonu kuramıyoruz.
Geçmişte Malatyaspor dönem dönem iyi, hatta bulunduğu konumun standartlarının üzerinde bir kalitede yönetildi ama arkası gelmedi. Bu “mesele”, bu çözülmesi elzem olan sorun, ne bu yazının, ne başka yazı/yazıların konusu; hepimizi bekleyen Süper Lig öncesinde, Evkur YMS’nin üzerinde “eli olan” herkesin, hepimizin meselesi…