'Malatyasporlar'ın Renkli Hikâyesi
...Malatyaspor’la ilgili olup yaşı yetenler oldukça renkli forma hikâyesini biliyor..
Bülent KORKMAZ Derledi
Sarı-siyah mı yoksa sarı-kırmızı mı?
Bir de kırmızı lacivert…
Hangisi Malatyaspor’un/Yeni Malatyaspor’un renkleri?
****
1984-1990 (6 sezon) ve 2002-2006 (5 sezon) arası Süper Lig heyecanı yaşayan Malatya futbol kamuoyu, 2017-2018 sezonunda 3. kez Türk futbolunun devleriyle aynı ligde mücadeleye tanıklık edecek. Önceki iki dönemde adı “Malatyaspor”, günümüzde “Yeni Malatyaspor” olan temsilcimiz, başına sponsor ismi Evkur da eklenerek, Süper Lig saha ve tribünlerinde boy gösterecek.
Kâğıt üzerinde ve yasal açıdan bakıldığında Malatyaspor ile Yeni Malatyaspor tamamen farklı kulüpler. Ancak Malatya futbol kamuoyunun neredeyse tamamına yakınının gözünde ve gönlünde “hakiki” Malatyaspor ile 2010 yılında Malatya Belediyespor’dan dönüşmüş Yeni Malatyaspor aynı kulüp…
Bu sebeple Malatyalıların takımının forma hikâyesini iki kulübümüzü bir tutarak anlatmaya ve anımsatmaya çalışacağız.
“Anımsatma” dedik çünkü Malatyaspor’la ilgili olup yaşı yetenler oldukça renkli forma hikâyesini biliyor; onların anılarını tazelemiş olacağız. Ancak yeni nesil mevzudan habersiz olabilir; onlara da anlatmış olalım.
***
Malatyaspor’un forma öyküsünü ele almaya çalışacağımız bu yazının esasında, Malatya spor basınının efsane ismi, genç yaşta aramızdan ayrılan Erhan Kırçuval ağabeyin 1984 Mart-Nisan aylarında Görüş gazetesinde 32 gün süreyle yayınlanan “Gelmişi ve de Geçmişi ile Malatyaspor” başlıklı yazı dizisi yatıyor.
Malatya için, Malatya sporu için “bir gazeteciden daha fazlası” bir şahsiyet olan, kurulduğu 1966 tarihinden itibaren Malatyaspor’u takip etmiş, amatör futbola kıymet verilip, toprak sahalarda oynanan maçların bile yakından takip edildiği güzel yıllarda memleketin ekâbir takımı Malatya Gençlik kulübünde yöneticilik yapmış, yazılarının “sağlamlığıyla” gündem belirlemiş Erhan Abi işte o yazı dizisinde forma konusunu da kaleme almış.
Biz bu yazı üzerinden hareket edecek ve konunun daha anlaşılır kılınması için üzerine bir şeyler karalamaya çalışacağız.
Malatyaspor Kurulurken Hâkim Renk: Fıstığı Yeşil
1960lı yılların ikinci yarısı Türk profesyonel futbolunda atılım yılı olacaktır. Profesyonel futbol başta İstanbul olmak üzere sadece birkaç büyük şehrin oyunudur. Anadolu şehirleri, profesyonelliği ülke sathına yaymak için büyük bir kampanya başlatan Türkiye Futbol Federasyonunun teşvikleriyle, adının arkasına “spor” sözcüğü ekleyerek takım kurmaya başlarlar.
Peki, o şehir profesyonel futbol kulübünü kurarken nasıl bir yol izleyecektir? Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş gibi kuruluş sıfırdan mı gerçekleştirilecektir? Bu yol uzun ve zahmetli gözüktüğünden şehirler “amatör takımlarını birleştir ve profesyonel futbol takımına sahip ol” formülüyle profesyonel takımlarını kurmaya başlarlar:
Birçok şehir gibi Malatya’nın da izleyeceği yol bu olmuştur. Peki, Malatya’da bu birleşme hangi kulübün etrafında, hangi şartlarda sağlanmıştır?
Gelin gerisini Kırçuval’ın satırlarından takip edelim:
“… Uzun görüşmelerden ve pazarlıklardan sonra Adafı Gençlik, Hürriyet Gençlik (Hüresnaf Gençlik), Coşkunspor (Mensucat Gençlik) kulüpleri Akınspor kulübüne katılmayı kararlaştırdılar. Katılacak kulüp olarak Akınspor’un seçilmesinin nedeni de, bu takımın o sezon Malatya Amatör Küme Şampiyonu olması nedeniyle, o zamanki adıyla Türkiye Kupası’nın (*) ilk kademe maçlarına katılma hakkı bulunmasıydı.
Alınan karar gereğince adını ettiğim 3 kulüp Akınspor’a iltihak edecek, Akınspor da hemen olağanüstü kongreye gidecek ve adını Malatyaspor olarak değiştirecekti.
Ve bu yapıldı da…
Asıl sorun bundan sonra başladı ya… Her şey tamam, iyi güzel de peki Malatyaspor’un rengi ne olacaktı?
Malatyaspor’u oluşturan kulüplerin renkleri o zaman şöyleydi… Adafı Gençlik sarı yeşil, Hürriyet Gençlik kırmızı-siyah, Coşkunspor sarı-siyah, iltihak edilen Akınspor’un ise sarı-kırmızı idi.
O zamanın Akınspor asbaşkanı olan Kadir Kanat, sadece Akınspor başkanı Doktor Zekai Saltoğlu’nun bilgisi dâhilinde Ankara’ya gidiyor ve Malatyaspor kulübünün tescilini yaptırıyordu. (Bu tüzük Akınspor’undu. Profesyonel takım için 4 amatör kulübün birleşmesi gerekiyordu. Diğer 3 takım Akınspor’a iltihak ettiler ve Akınspor’un forma rengi sarı-kırmızı olarak belirtilen tüzüğünün bu maddesi unutkanlık veya uyanıklık nedeniyle değişmemişti).
Malatyaspor’un rengi konusu henüz yeterli şekilde kimsenin aklına gelmediği ve Akınspor da genel kurulunda sadece ismini değiştirdiği için tabiatıyla renk de resmen sarı-kırmızı oluyordu.
Oysa birleşen dört kulüpten Akınspor hariç, diğerlerinin yöneticisi sarı-kırmızı renge karşı çıkıyorlardı.
Uzun süren tartışmalardan sonra dört kulüp Malatyaspor’un rengi konusunda anlaşmaya vardılar. Malatyaspor’un rengi kırmızı-lacivert olacaktı. Ama kimse bilmiyordu ki, Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğündeki resmi kayıtlarda Malatyaspor’un rengi sarı-kırmızı…
Gerçi, bu konu Malatyaspor’un kuruluşundan 15 yıl sonra yeniden gündeme gelecekti ya…”
Kayseri’deki Kırmızı-Lacivert Forma
Malatyaspor’un kuruluş aşamasında üzerinde anlaşmaya varılan renk kırmızı-lacivert forma sadece bir kez giyildi ve bir daha da giyilmedi, hatta bir süre sonra unutulup gitti. Dünya futbol tarihinde böyle bir duruma rastlanmış mıdır bilinmez ama gelin devamını yine Kırçuval’ın satırlarından okuyalım:
“… Bu sıralar Malatyaspor da, mevcut kadrosuyla ilk resmi karşılaşmasını, Kayseri Sümerspor’la Türkiye Kupası ilk kademesinde Kayseri’de oynamıştı.
Malatyaspor’un rengi konusunda hayli tartışma yapıldığını daha evvel yazmıştık. Akınspor yöneticileri, renklerin sarı-kırmızı olması gerektiğinde ısrar edince, nereden ve kimden geldiği meçhulümüz, bir de görüldü ki, Malatyaspor; kırmızı-lacivert forma ile sahada…
Evet, Malatyaspor Kayseri’deki karşılaşmaya kırmızı-lacivert formayla çıkıyordu.
Kadrosu da; Erdem, Haşim, Erol, Ersin, Sabahattin, Rıza, Zeki, Önder, Cengiz, Ahmet ve Vedat şeklinde idi.
Malatyaspor, ilk resmi karşılaşmasından iyi bir sonuç alamıyor ve Malatya’ya kupanın ilk turundan elenmiş olarak dönüyordu.”
Kırçuval’ın 2 Nisan 1984 tarihli yazısında ilk kadronun fotoğrafı yer alıyor.
Fıkaralığın Gözü Kör Ola!
Üzerinde anlaşılan renk kırmızı-lacivert, tüzüğe yazılan ise (daha doğrusu Akınspor rengi olarak öylece bırakılan) sarı-kırmızı iken Malatyaspor’un “pratikte” 15 yıl boyunca sarı-siyah renkli formalarla sahalarda arz-ı endam etmesinin arkasında yatan sebep neydi?
Cevap çok basit: Osman Çağlı Pragmatizmi.
Merhum Osman Amcayı, yiğit namıyla maruf “Mıh Osman”, bu satırlarda anlatmamız imkânsız. Resmiyette işi yıllarca Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüğü olsa da, kahramanımız Malatyaspor kurulduğu günden beri kulübün içinde yer almış, yaşlılık yıllarında bile ilgisini kesmemişti. Öyle ki çoğunluğun sağlanmadığı/sağlanamadığı kongrelerin ilk turuna (ilk toplantıda kongre yapamamak milli sporlarımızdandır) dahi, başından eksiltmediği “lengeli fötr” şapkası, boynunda kravatıyla mutlaka gelirdi. Kimseler gelmese, kimselerin gelmeyeceği ayan beyan olsa da o mutlaka hazır bulunurdu.
Malatyalılar iyi bilir ki Çağlı makamının, futbolla alakasının dışında, nevi şahsına münhasır bir insandı. Öyle ki yaşadığı ve yaşattığı mevzular Malatya’da bir “Mıh Osman mizahı” yarattı desek abartı olmaz. Bunları geçmişte birçok kere yazmıştık ama şimdi mevzu o değil.
Çağlı’nın forma tartışmasına bulduğu çözüm esasında ihtiyaçtan kaynaklanıyordu; “yan ürün” olarak tartışmalara son verecekti.
Şöyle ki:
O yılların ekonomik şartları, bugün olduğu gibi, neredeyse her maçta bir forma giyilecek bolluk imkânını size sunmuyordu. Üstüne üstlük Malatya’nın yeni tanıştığı profesyonellikte atılan her adım para demekti.
Çağlı, bölge müdürlüğünün tescilli rengi olan sarı-siyah formaları Malatyaspor’a giydirerek, kulübü önemli bir gider kaleminden kurtarmış oldu. Ayrıca, formanın yanı sıra, diğer malzeme giderleri Bölge tarafından karşılanacaktı.
Malatya Gençlik kulübünün fi tarihteki kongresinin dilek ve temenniler bölümünde söz alan merhum Adıyamanlı Cahit Abi (merhum Cahit Özyavuz) saf, sevecen ve samimi bir ses tonuyla takıma nasıl destek sağlayabileceğini açıklarken ““manen sonuna gadar arhanızdayım; ama madden Aşşağı Şeherde bahçaya tiktiğim tamatesler olursa” demiştir. Amatörde belki domatesin üzerine tuz gezdirip peynir-ekmekle yeseniz oluyordu da profesyonellikte kazın ayağı öyle değildi.
Verirsen yiyen çok ve tribün gelirinin dışında bir gelir kapısı yoktu.
İşin içinde ortadan kalkan bir masraf kalemi vardı ve ses çıkarmak anlamsızdı. İtiraz edeni, “gardaş madem eyle diyisin, ver parayı, tiktirek formayı” diyerek hevesini kursağında bırakmak bir-iki saniyenize mal olurdu.
Böylece forma rengi meselesi sulh oldu. Ta ki 15 yıl sonrasına kadar…
Sarı-Kırmızı Gerçek Ortaya Çıkıyor
1980-81 futbol sezonu Malatyaspor için iyi gitmemiş ve takım 2. Ligden 3. Lige düşmüştür. Şahin Gencer başkanlığındaki yönetim görevi bırakmak zorunda kalırken, yeni bir yönetim yapılanması istenmekte, şehrin yöneticileri de bu fikri desteklemektedir. Sezonun bitmesiyle birlikte yeni bir yönetim oluşturma çalışmaları başlamıştır.
Bu arada TFF’nin profesyonel ligleri yeniden düzenleyeceği ve 2. Ligden düşen takımların tekrar lige alınacağı haberleri duyulmaya başlanır. Bu haber gerçeğe dönüşecek mi dönüşmeyecek mi derken dönemin TFF Başkanı Yılmaz Tokatlı 1981 Haziran ayı sonuna doğru yaptığı bir açıklamayla müjdeli haberi verir. 29 Haziran tarihli Görüş gazetesi “Yeni Bir Fırsat Daha / Malatyaspor Federasyon Kararı ile Tekrar İkinci Ligde” başlığını atar.
Bu kararın ardından yönetim oluşturma çabaları hız kazanır ve bizzat dönemin valisi Aydın Özakın’ın öncülüğünde ‘Malatyaspor Müteşebbis Heyeti’ kurulur. Başkanlık için düşünülen isim, sonradan adını Malatyaspor tarihine altın harflerle yazdıracak olan, merhum Nurettin Soykan’dır. Soykan, tanınmış bir işadamıdır ama futbol geçmişi yoktur.
O yıllar Soykan’dan sonra yönetimde ikinci adam olan merhum Cahit Kurdal’la 1990larda yapmış olduğum bir görüşmede, Kurdal “yönetim oluşturma sürecinde dostluğu-yakınlığı olan Soykan’ın çağrısı üzerine yazıhanesine gittiğinde, Malatyaspor yönetimini alması için kendisine teklifte bulunulduğunu, devlet katından da ricaların olduğunu söylediğini” anlatmış; Soykan’ın “Senin bu işte benimle birlikte olmanı istiyorum. Ben futboldan anlamam, sen anlar mısın?” sorusunu yönelttiğini, kendisinin ise “sadece lisede voleybol oynamışlığım var” karşılığını verdiğini aktarmıştı.
Nurettin Soykan 16 Temmuz 1981 tarihinde “Müteşebbis Yönetim Kurulu” Başkanı olarak Malatyaspor yönetimini resmen devralıyordu. En tepedeki isimlerin “futboldan anlamadığı” bu yönetim Malatyaspor’a o güne kadar görmediği başarıları yaşatarak takımı işbaşına geldiğinin ikinci sezonu yenilgisiz 1. Lige (bugünkü Süper Lig) çıkartacak; Türkiye üçüncülüğüne kadar gidecek, Türk futbolunda dört büyükleri bir sezonda ilk kez yenme, futbol tarihinin oynandığı tarih itibarıyla en bol gollü maçını (**) oynatma başarısını gösterecek “rüya yılların” temelini atacaktı.
İnsan sormadan edemiyor: Bir de futboldan anlasalar ne olacaktı?
Çiçeği burnunda yönetim alelacele (***) kadro oluşturmaya çalışırken Futbol Federasyonundan bir yazı geldi. Aslında başkan Tokatlı önceden Cahit Kurdal’ı arayıp durumu izah etmişti ama Temmuz sonunda gönderilen yazıyla iş resmiyete döküldü.
“Malatyaspor 15 sene boyunca sarı-siyahlı formayla oynamıştı. Tüzükte forma rengi sarı-kırmızı olduğundan artık maçlara bu renklerdeki formayla çıkılması gerekecekti”.
Malatyaspor yönetimi istese tüzük değişikliği yapıp alışılagelen formasıyla oynamaya devam edebilirdi ancak yapmadı.
Çünkü yönetim işbaşına geleli daha “Bismillah” 10 gün olmuştu; tüzüğün değişmesi için olağanüstü genel kurulun toplanması, forma renginin sarı-siyah olarak belirlenmesi, bunun federasyona iletilmesi, oradan tescili derken işler uzayacaktı.
Malatyaspor yönetiminin bu işe ayıracak zamanı yoktu, bir an önce teknik ve futbolcu kadrosunun oluşturulması, takımın kampa gitmesi ve lige hazır hale getirilmesi gerekiyordu.
Malatyaspor, yarım asır+1 sene önce kurulurken, Akınspor yöneticilerinin yaptığı “allem kallem” operasyonuyla tüzüğe geçirilen, ancak 1981-82 sezonundan itibaren kullanılmaya başlanan sarı-kırmızı renkleri futboldaki en heyecanlı, en güzel günlerimize tanıklık etti. Hayatta olduğu gibi futbolda da hep yüzünüz gülmediğinden, gün geldi sevinç yerini üzüntüye, hüzne bıraktı.
Nihayetinde öyle bir düşüş yaşandı ki, insan lafını bile etmek istemiyor!
YMS’nin Kuruluşu ve Renkleri
1986 yılında Seyhan Semercioğlu’nun belediye başkanlığı döneminde Malatya Belediyespor adıyla kurulan şimdinin Yeni Malatyaspor'u (YMS) uzun yıllar Malatya amatör futbolunda önemli bir isim olarak dikkat çekti. O dönem Sümerspor, Tekelspor, Demirspor, Şekerspor, Tekspor, Maksanspor gibi firma takımları, asıl işlevleri Malatya insanına ekmek yedirmenin yanı sıra, Malatya sporuna hizmet ediyordu. Belediye de bu gayeyle olsa gerek amatör faaliyetini başlatmıştı. 90’ların sonunda 2. Lige yükselmeyi başaran, hatta Malatyaspor’a aynı grupta rakip olan Belediyespor dönemsel düşüşlerle karşılaşsa da 2007’de Fahrettin Eserdi, ve sonrasında yine yaşanan bir düşüşün ardından, Mehmet Emin Katipoğlu başkanlığında tekrar 2. Lige yükselme sevinci yaşamıştı. Belediye ekibinin forma renkleri turuncu yeşildi. Tahmin edeceğiniz gibi, bu renklerin ilham kaynağı kayısının meyvesi ve yaprağıydı.
Asıl Malatyaspor’un profesyonel faaliyetinin sona ermesinin ardından ortaya atılan bir fikirle Belediyespor’dan Yeni Malatyaspor’a dönüştürülen kulüp, 2010 yılından itibaren bu isimle faaliyetine başladı.
YMS’nin tüzüğünün 3. maddesine göre kulübün renkleri sarı-siyah olacaktı. Üçüncü renk olarak kırmızı seçilmişti.
(YMS tüzüğündeki ilgili maddeler aynen şöyle):
Bildiğiniz gibi, bilhassa karşılaşan takımların aynı renge sahip olması ihtimaline karşı tüzüğe üçüncü bir renk konuyor. İki renktaş karşılaşırsa ev sahibi takım asıl renkleriyle sahaya çıkarken, rakibi üçüncü renkle tasarlanmış malzemeyle oynuyor. Kırmızıyı üçüncü renk olarak tüzüğe eklemenin pratik yararı ortadaydı: YMS isterse Malatya’nın futbol tarihinde yeri olan üç rengi de kullanmış olacaktı.
Nitekim YMS, 2011 Ocak ayında Fenerbahçe’yi 2-1’lik galibiyetle Türkiye Kupasının dışına iterek tarihinin ilk sansasyonunu gerçekleştirirken üzerinde sarı-kırmızı renkler vardı.
YMS geçen sezon Süper Lige giden yolda birçok maçta sahaya sarı-kırmızı renklerle çıktı. Belki sarı-kırmızının aşinalığından, gönüllerdeki yerinden, belki kadim Malatyaspor’un başarı dolu yılları memleketimizi temsil eden takım oyuncularının üzerinde bu renkte formaların olmasının yarattığı sempatiden…
Bilemiyoruz…
Bu yazıda futbolumuzdaki forma konusunun geçmişini aktarmaya çalıştık. Bunu yapmaktaki amacımız herhangi bir şekilde renk tartışmasına girmek değildi; sadece olup bitenleri elimizden geldiğince derli toplu bir yazıya dökebilmekti.
___________
Not: Forma renklerinin öyküsüne dair bu yazıda Yeni Malatya Gazetesi Yazı İşleri Müdürü sevgili Levent Barış’ın büyük emeği var. Barış, 10 yıl kadar önce Erhan Abinin arşivdeki yazılarını tarayıp konuya ilişkin son yıllardaki en ciddi yazıyı kaleme almıştı. Ben sadece üzerine sadece dönemin şartları ile kendi tanıklık ve saptamalarımı ekledim.
O yazıda küçük de bir hata yapılmış -ki bu hatada benim de payım var- ve ilk resmi maçta giyilen kırmızı-lacivert formanın Barcelona formasıyla aynı olduğu yazılmıştı. Yakın renk olsa da bu doğru değil. Katalanca forma renklerinin karşılığı “Blaugrana” ile de anılan Barça’nın renkleri “Mavi ve Kırmızı”. Bir tesadüf eseri Barcelona’nın forma rengi hikâyesi karmakarışık. (https://www.fcbarcelona.com/club/news/2016-2017/the-origins-of-fc-barcelona-s-colours)
(*): Türkiye Kupasının adı o yıllarda Federasyon Kupası olarak değiştirilmişti.
(**): 1986-87 sezonunun son maçında Malatyaspor Rizespor’u 7-4 mağlup etmişti. 5 gol Oktay Çevik’ten gelirken (bu da bir rekordu), teknik direktör Türk futbolunun henüz tanımaya başladığı Yılmaz Vural’dı. Malatyaspor, bu maçı beş farklı kazanıp gol averajı üstünlüğüyle ligi Fenerbahçe’nin önünde beşinci bitirmeyi hedefliyordu ama altıncılıkta kaldı.
(***): Malatyaspor, sezon bitimi yönetim sorunuyla uzun süre uğraşınca transfer başlatılamamıştı. Sadece birkaç gün içerisinde transferlerin çoğu yapılırken “gerçekle efsane arası” yüzlerde tebessüm bırakan hadiseler yaşanmıştır. Bunlardan bir tanesini bizzat merhum Soykan’dan dinledim. Çok önceleri yazdım ama bir gün tekrar yazabilmek dileğiyle…